Feb 28, 2014

Hamilelikte Yolculuk(lar)

Blog yeni oldugu icin ve ben gecmiste yasanmis bazi gunleri, tecrubeleri anlatmayi sevdigim icin simdi oldugu gibi ara ara donusler yapmak istiyorum yakin gecmisime.

Hamileligim sirasinda cok yolculuk yaptim ben. Bir ara saydigimda (ve tam listeyi cikarabildigimi de dusunmuyorum) 18 kere ucaga bindigimi farketmistim.

Hamile oldugumu bilmeden Brisbane'dan Bali'ye arkadaslarimizin dugunune gitmistik. Bilmeden ickiler yudumlamistim bir de aah ah. Evimize donunce neler oluyor diye dusunup bir test yaptim ki surprizli yumurta icimdeydi 7 haftalik.

Sonra Endonezya'ya tasindik tekrar. O arada Turkiye'den gelen arkadaslarimizla Bali'ye, annemlerle yaz tatili yapmaya Turkiye'ye, cesitli sebeplerden cesitli kereler Avustralya'ya ve vize isleri, gebelik rutin doktor kontrolleri vs. nedeniyle Singapur'a gittim.

En son ucusumu da en bir maceralisindan Turkiye'ye dogum icin gelmek uzere yaptim.

Kizimizin Ocak 2012'de dogmasini bekliyorduk. Bu durumda Aralik ayi basinda, artik ucak yolculugu icin doktor raporuna ihtiyac duydugum haftalarda Istanbul'a donmem en iyisi olacakti. Annem Cakarta'ya geldi. Ucaktan cok da zevk almayan, tek basina bilmedigi bir yere sadece beni toparlayip goturmek icin gelen annem. Bir hafta onunla Cakarta'yi gezdik. O arada kocam o bir hafta icinde rahatsizlandi, ufak bir ameliyat gecirmesi gerekti, Singapur'a tek basina gitti, ameliyat oldu ve tam bizim ucaga binip Istanbul'a gidecegimiz gun Cakarta'ya geri dondu. Onunla 2 saat gecirip son hazirliklari yaptiktan sonra yola cikacaktik. Istanbul'daki doktorumun aylar once dogum icin gelecegin zaman su igneyi kendine vur ucak ylculugunda kan dolasimi sorunu yasamayalim deyip de kuru buzlu kutuda, binbesyuz tane guvenlige havaalaninda aciklama yaparak, aylarca buzdolabinda beklettigim igneyi de kalcama vurduktan sonraaaaa yola revan olduk. Olagan bir THY ucusu olmasi gerekiyordu, oyle umuyorduk. Once elestiriye ragmen benim bindigim zaman huzur buldugum, ucus gorevlileri tarafindan her turlu hizmeti gordugum ve bindigimde memleketime gelmis gibi heyecanlandigim bir ucus yani. Ancak, ucus saati gecmeye basladiginda sikinti da basladi. Ucak ariza yapmisti, yedek parca bekliyorlardi, tamir edeceklerdi. Biraz erteleme oalcakti ama sorun degildi. 33. haftasini gecirmis bir gebe olarak sakince oturup beklemem gerekiyordu. Nitekim oyle de yaptik. Aradan bir kac saat gecti. Hareketlenmeler basladi, biz yine yerimizde oturduk. Cunku ne yapmaliyiz diye sordugum gorevli "Lutfen biraz daha bekleyin" demisti. Hamile yolculari olduklarini biliyorlardi nasilsa, rahattim. Ancak saatler gecti, bazi yolcular bir yerlere goturulmeye baslandi, artik duruma el koyma vakti gelmisti. Sordugumda o yolculari baska havayollariyla diger ucuslara yonlendirdiklerini ogrendim. Kirksekiz kere doktor raporumu kontrol etmis ve bir yerlere notlar alip gereksiz sorular sormusken nasil olup da gebe yolcularina oncelik vermedikleri sorusunu yonelttim. Tabii cevaplari yoktu. Ne bekliyordum ki? Gobegimi hoplatarak ortaligi inlettikten sonra (kibarca)bizi bir ucaga goturme sozu ve acelesiyle (zira ucagin kapisi kapandi kapanacakti) havaalaninda bir o yana bir bu yana kosturdular. Bunu abartarak soylemiyorum bakin, resmen kostuk. Annem "kizim artik kosma, birak ucak kacarsa kacsin" demek zorunda kaldi. Veee, o noktadan sonra ipler kaplana donusen annemde koptu. GEceyarisini gecmisti, biz 6 saattir alandaydik. Artik bizi bir gece sonraki ucusa alin ve alandan cikisimizi yapin dedik, THY'nin Turk gorevlisine derdimizi yandik ve bizim gibi bir kac kisiyla pasaport kontrole geldik. Bilen bilir, bilmeyene soyle ozetleyeyim: Endonezyali'nin acelesi yoktur, hicbir zaman hicbir kosulda. Pasaport kontrolde birbiriyle sohbet eden, sistem calismiyor diyen bir kac gorevliyi sabirla 1 saatin uzerinde bekledikten sonra annem bagirmaya basladi, tabii Turkce:) (Nasilsa THY Turk gorevlisi vardi, o anliyordu) "Ne bekliyoruz, en azindan bir sandalye verin de hamile kadin otursun. Burada dogurursa sorumlusu kim olacak? Siz nasil insanlarsiniz gecmissiniz karsimiza aranizda sakalasiyorsunuz ve siritiyorsunuz? - yaptiklari gercekten buydu." Bundan sonra bana bir sandalye vermeyi teklif ettiler. Bir sure sonra da pasaportumuza kahrolasi damgayi vurdular ve ciktik. Gece 2 bucukta eve donduk, ertesi gun ayni sekilde evi terkedip bir gece once olmasi erekni basarip ucaga bindik. Tabii benim ozenerek ayarladigim, ayaklarimin nispeten biraz mesafe ile rahat edebilecegi koltuklari tekrar ayarlamayi dusunmemis, taaaa ucagin en arkasinda sikis tepis kalacagim bir koltugu ayarlamis dusuncesizler. Ignemi de bir gece once yapip harcamistim. Yolculugun buyuk bolumunu ayakta ve dolasarak gecirdim. Salimen geldik. Yine de unutmayacagim bir yolculuk oldu bu sekilde.

Yanlis anlasilmasin THY icin hislerimi -bu yolculugu unutmamakla beraber- degistirdim sayilmaz. Iki hafta icinde yine onlarla yolculuk yapacagim. Kendilerinin en nazik sekilde beni ve Incir kizimi agirlayacagindan suphem yok.




Feb 18, 2014

Haftasonu Maceralari

Bu haftasonu olagandisi bir farklilikta ve yogunluktaydi. Cumartesi gunu taaa ne zamandan biletini aldigimiz Small World yardim gecesi, Pazar gunu de kisa zaman once ogrendigimiz "Biometriks" diger deyisle "parmak izi verme" yolculugunun baslamasi.

Haliyle tum haftasonuna yayarak yaptigim pisirme, tasirma, yikama, paklama islerini cumartesi gunu bitirmek zorunda kaldim. Oluyormus:) Cumartesi ogleden sonra da ciktik Federal Palace otelinin bahcesinde kurulan Small World gecesine gittik. Her yil duzenlenen bu etkinlikte cesitli ulkeler minik cadirlarda kendilerine ait yemek ve icecekleri ikram ediyorlar davetlilere. Lagos'ta acikhavada durmaya alisik olmadigimizdan bayagi sicakladik ama cok guzel yemekler yedim. Ne yalan soyleyeyim Suriyelilerin boyle guzel zeytinyagli yaprak sarma yaptigini bilmezdim. Valla koca tepsiyi onume cekecektim de, e malum ayip. Pakistan acik arayla en guzel masa duzenine sahipti. Kendilerine ozgu masa ortusunun uzerinde herkesin aluminyum folyo tabaklar icinde sundugu yemekleri onlar gumus gorunumlu tabaklarda, Pakistan yazili apronlarini giymis olarak servis ediyorlardi. Yine sikir sikir parlayan kandiller de cabasi. Almanya - Polonya ortak cadirinda sosisler, Sauerkraut ve Polonya votkasi ayrica uzerinde konusulmaya deger guzelliklerdendi. Italya cadirinda hicbir seye bakmadik, harika jambon haricinde. Birlesik Krallik standinda cintonik genelde acimsi buldugum bir icki olmasina ragmen cok lezizdi.

Gelgelelim, yemek faslini takiben gerceklesen eglence kismi hepsini izlemedigimiz halde, cok basarili sayilmazdi. Uzerine emek verilip hazirlandigi belliydi, yine de bizim orada 2 saat daha oturmamizi saglayamadilar.

Gecenin sonunda hem eglenip hem de ise yaradigimizi dusunerek mutlu oldum ben. Acikhavada dolunay esliginde bir aksam gecirmenin hafifligi de ayrica guzeldi.

Pazar gunu ise beni tum bu hafiflikten bir anda uzaklastiracak Yenagoa yolculugu bekliyordu. 11.30'da evden alindik, havaalanina geldik. Ilk defa Ic Hatlar alanini gormus oldum. Bizim acimizdan son derece sorunsuzdu. Ancak 2. grup arkadaslar baska ucaktan biletleri alindigi, ucaklari 2.15 yerine 5'e sonra da 6.45'e ertelendigi icin yolculuklarini yapamadilar. Eve geri donduler. Benim basima gelseydi bu durum cok uzulur, cok kizardim. Tum gunu havaalaninda gecirdikten sonra eve donmek!!! Kuzucum zaten dudagini buktu ben ayrilirken ama daha kotusu ben cok kotu oldum ondan ayrilirken. Neyse babasi onu eglendirmek icin ne varsa yapmis, bizim koftenin de beni unuturvermesi cok uzun surmemis.

Yolculuga geri donecek olursak, ucagimiz zamaninda kalkti sayilir ve Port Harcourt'a vardigimizda cok uzun sure beklemeden aracimiza bindik. 45 dakikalik bir minibus yolculugundan sonra guvenliginin siki olusuyla bilinen otelimize vardik. Gecen hafta kocam ayni adimlardan gectiginden duruma yabanci degildim. Oldukca siradan ama bir gece icin bizi magdur etmeyecek temizlikte oldugunu biliyordum otelin. Odalaimiza yerlestik, biraz TV izledikten sonra yemek oncesi bir sey ictik, sonra da yemegi yiyip odalara yollandik. Sabah 5'te kalkmamiz, kahvalti edip en gec 6'da Yenagoa'ya yola cikmamiz gerekiyordu. Yine sansli oldugumu dusunuyorum zira birlikte oldugum gruptakiler zamanlamasi iyi insanlar cikti. Herkes zamaninda kahvaltiyi yapti, odalarindan cikti ve biz 6'yi biraz gece yola ciktik.

2,5 saatlik eskort araca esligindeki yolculukta gerek perdenin arkasindan gerek yakinimdaki arac kapisindan gorduklerimi anlatmak cok zor. Son derece bizim dunyamiza!!! uzak bir bambaska dunya. Acikta kesilen etler, her (hilafsiz) 20 metrede bir tabelasini gordugumuz kiliseler, sapeller (Evangelist, Baptist, Peace of God, Gracious Jesus akliniza gelebilecek turlu isimlerde kiliseler), tozun topragin icinde evler, ortalikta cocuklar, calisan, agir kosullarda yasayan bir suru insan. Baska turlu bir saygiyi hakettikleri kesin. Bizim dunyamizdaki bilgisayarlardan, mutfak esyalarindan, banyo kavramindan, hatta elektrikli yasam kavramindan uzak yasayan insanlar. Ote yandan tum bunlarin ortasinda yer yer yukselen binalarda verilen "Bilgisayar egitimi" kurumlari, okula giden cocuklar. 5 yasindaki 3 yasindakinin elinden tutmus arabalarin yanindan okula giderken. Anneler baslarinin ustunde onlarca kilo agirlikta tasiyarak satmalari geeken mallari bir yerden bir yere gotururken sirtlarinda bagli olan cocuklarin muhtesem guzellikte uyumalari. Hangi birini saysam bilmiyorum ki.

Feb 13, 2014

Neler Oluyor?

Aslinda pek bir sey oldugu yok. Yazasim var ama tembelim iste. Dusunmeye degil ama yazmaya tembelim. Halbuki gun icinde ne cok kiziyorum, hayalkirikligina ugruyorum ve baska turlu bakabilmeyi istiyorum hayata. Icimi doktugum birine "sikayet etmekten biktim." demistim emailimin sonunda. O da cevap vermis "Sen zaten tespiti yapmissin, bu konuda ne yapacaksin, ne adim atacaksin, onu dusun." dedi. Dogru soze ne denir ama bak bir arpa boyu yol almamisim ki hala buralarda mizirdaniyorum.

Neyse...

Bu haftasonu yogun. Cumartesi gunu "Small World" adi verilen bir etkinlige gidecegiz. Biletlerin satisa ciktigi gunlerde tukendigine bakilirsa son derece ilgi goren bir olay. Federal Palace, VI'da gerceklesecek bu etkinlik farkli ulkelerin stant acarak kendi mutfaklarindan ornekler sundugu, insanlarin yiyip ictigi ve dansettigi bir aksami ifade ediyor. Cok hevesle bekliyordum ta ki Pazar gunu Port Harcourt'a ve ardindan Yenagoa'ya gidecegimi ogrenene kadar. Zira cumartesi aksami bensiz uykuya dalacak kizim ve Pazar gunu de ilk defa tum geceligine benden ayri kalacak. Neyse ki kocamla bolustuk de bu "parmak izi verme" yolculugunu birimiz evdeyken digerimiz uzakta olmus olacak. O gecen hafta gitti, ben de bu hafta. Lagos disinda Nijerya'da bir baska yeri gormek guzel olacak. Ote yandan guvenligin hakli sebeplerle kus ucurtmadigi, silahlarin son derece gorunur ve gerektiginde kolayca kullanilir oldugu bir yere gitmek tam da turizm amacli gezilere benzemiyor.

Nijerya'da cok yapmadigi istedigim bir sey fotograf makinemle yasadigim yerleri cekmek ancak burada cikip sokakta yurumedigimiz icin fotografcilik yapmak da mumkun olmuyor. Yoksa mesela bu gelecek is yolculugunda kimbilir ne pozlar, ne carpici kareler yakalanirdi.

Kizim gectigimiz ay 2 yasina basti. Arkadaslarimizi eve davet ettik ve mangal, icki, pasta esliginde dogumgununu kutladik. Bu sene tabii her seyin daha farkindaydi, hediyelerini acti, pastasinin mumlarini yine uflemedi ama en azindan gecen yil yaptigi gibi aglamadi da.

Soyledigi sozcukler her gecen gun artiyor. Artik bizden duyduklarini hemen tekrar ediyor, genelde unutsa bile tekrarladigi 5 kelimeden biri muhakkak aklinda kaliyor.

Genelde Ingilizce sozcukler cogunlukta gibi, ben yine de tam gaz Turkce konusmaya, sozcukleri tekrar etmeye devam ediyorum.